Diş hekimliği fakültesinde öğrenci olmak

Üniversite herkesin hayallerini süsler. Kampüs bahçelerinde çimlerde oturan öğrenci fotoğraflarını gördüğümüzde hepimiz üniversite öğrencisi olmanın hayallerini kurarız. Ancak diş hekimliği fakültesini tercih eden, kazanan veya hedefleyen kişiler bu konuda biraz hayal kırıklığına uğrayabilir. Çünkü fotoğraflarda gördüğünüz üniversite hayatıyla hiç ilgisi yoktur. Geldiğiniz yer kocaman bir hastanedir! Burda hastalarla iç içe eğitim görüp, çoğu hocanızın hem hasta bakıp hem de ders anlattığına tanık olunca aslında o ilk beyaz önlüğü giydiğiniz andan itibaren sizin birer hekim olduğunuzu anlarsınız.

1.sınıf belki de en güzel olan sınıftır.  Sabunla ilk tanıştığınız sene. “Şimdi ben bunu nasıl yontucam, ne işime yarayacak ki bu?” diye söylenip dururken zamanla sabundan harikalar yaratabilirsiniz. Ama 2. ve 3. senelere gelince sancılı süreçler gelir. İnsanın belki de neden bu bölümü seçtiğini en çonnsorgulatan, hatta bazen bölümü bırakma isteği bile uyandıran senelerdir. Bitmek bilmeyen pratik ödevler, preklinikler çok yoğun ve zorlayıcı olsa da 1.sınıfa nazaran meslek namına bişeyler yaptığınızı ve öğrendiğinizi görmenin verdiği tatmin duygusu bütün bu yorgunluklarla başa çıkmanızı sağlar.

4.sınıf, hastayla ilk karşılaşma… Belki de hepimizin en çok korktuğu an… Artık gerçekten hekim olduğunuzu en çok bu sene hissedersiniz. Yapay dişlerle değil birebir gerçek dişlerde tedavi yapmaya başlarsınız, hasta baktıkça özgüveniniz de artar, o ilk duyduğunuz korku yok olur. 

Son sınıfa geldiğinizde ise geriye dönüp baktığınızda çok zorlu yollardan geçtiğinizi görür, nihayet bir hekim olmanın verdiği haklı gururu yaşarsınız. Diş hekimliği eğitimi uzun ve zorlu bir süreçtir ama bir hastada yarattığınız farkı görmek, bir insanın sorununa çözüm bulabilmek bunların hepsine değer.